Türk Kızılay Finans ve Varlık Yönetim Ofisinin temel görevleri; varlıkların korunması, gelir kaynakları ve miktarının artırılması, gelir ve giderlerin bütçe çerçevesinde takibi, temel finansal risklerin (kur, faiz ve likidite gibi) ve piyasa (alacak) riskinin yönetimi ve tüm işlemlerin mali kayıtlarının oluşturulup raporlanmasıdır. Bu çalışmaların tamamında finansal sürdürülebilirlik odaktadır.
Gerek küresel gerekse ülkemiz özelinde yaşanan afetler, insani dramlar ve COVID-19 salgını dolayısıyla 2020 yılı hem kamu hem de özel kesimde pek çok sektörü ekonomik açıdan zorladı, finansal sürdürülebilirliği sorgulanır hâle getirdi. Türk Kızılay’ın da bir parçası olduğu “üçüncü sektör” denen sivil toplum ve insani yardım sektörü, hem artan yardım faaliyetleri harcamaları dolayısıyla giderlerin artması hem de bağış ve olağan gelirlerin azalması nedeniyle muhtemelen en olumsuz etkilenen kesim oldu. Uluslararası yayınlarda COVID-19 salgını ve doğurduğu beklenmedik ekonomik şokların, yoksulluğun azaltılması için harcanan on yılları aşkın çabaları hiç yapılmamış gibi geri çevirebileceği endişesi dile getiriliyor ve devletler ile insani yardım sektörünün tek başına bu mücadeleyi yeniden vermesinin mümkün olmadığının altı çiziliyor.
Nitekim Eylül 2015’teki Birleşmiş Milletler zirvesinde kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına (SDG/ Sustainable Development Goals) erişilebilmesi için 2020 öncesinde Dünya Bankası tarafından yapılan bir hesaplamaya göre 2030 yılına kadar 2,5 trilyon dolara ihtiyaç vardı; 2020’deki başta COVID-19 salgını olmak üzere yaşanan felaketler ve bunların artan küresel borçluluk, işsizlik, gelir kayıpları, gelir adaletsizliğindeki büyüme gibi süregiden olumsuz ekonomik etkileri dolayısıyla bu rakamın çok daha artmış olması işten bile değil. Bu nedenle özel sektörün kaynaklarının da mutlaka bu amaçla harekete geçirilmesi gerekiyor. Kaynaklar derken de yalnızca maddi kaynaklara atıfta bulunulmamaktadır. Mesela insan kaynağının da gönüllülük yoluyla üçüncü sektöre destek vermesi gerekiyor. Bu nitelikli insan gücüne sivil toplum kuruluşlarının ihtiyacı olduğu gibi özel sektörde neticede ticari kazanç için yoğun çalışan insanların da ihtiyacı var, çünkü bir ihtiyaç sahibine yardım etmenin verdiği iç huzurunu hiçbir kişisel gelişim etkinliği veremez.
Öte yandan özel sektör tüm iş yapışlarında bir yandan da toplumsal ve çevresel olumlu katkı yapmayı göz önünde bulundurmak durumundadır. Buna özellikle finans sektörüyle başlanabilir. Zira çevresel olumsuz etkilerin giderilmesine odaklanan “yeşil finans” kavramıyla küresel ölçekte ciddi mesafeler kat edildiğine şahit olduk. Yenilenebilir enerji kaynaklarının finansmanı arttı, atıkların enerjiye ve gübreye dönüştürülmesi projeleri sayesinde hem çevre temizliği hem de tarımsal verimlilik iyileştirildi. Benzer şekilde bu kez toplumsal sorunları gidermeye, insani yardımları artırmaya ve etkinleştirmeye yönelik bir finansal kavram geliştirilebilir. Türk Kızılay, buna Kızılhaç ve Kızılay Hareketinin renginden hareketle “kızıl finans” isimlendirmesini teklif ediyor. Kızıl finans; yoksulluk, göç ve doğal afetler gibi sorunlara çözüm bulmak üzere geliştirilen ve uygulamaya konulan uluslararası projelerin finansmanında STK’larla iş birliği yapılması yönündeki yenilikçi finansal modeller için geniş bir kavram olabilir. Bu tür kalkınma projelerinin finansmanı için kızıl bonolar, kızıl kira sertifikaları, kızıl yatırım fonları gibi finansal araçlar geliştirilebilir.
Türk Kızılay özel sektörle iş birliği imkânlarını artırmak ve gelir getirici faaliyetlerinde daha yüksek verimlilik sağlamak amacıyla Kızılay Yatırım yapısını kurmuştur. Bu çerçevede Türkiye Kızılay Derneği bünyesindeki iktisadi işletmeler ayrıştırılıp Kızılay Yatırım yapısı altında birer anonim şirkete dönüştürüldü. Kızılay maden suları, çadır işletmesi ve hastaneler sırasıyla İçecek, Çadır ve Tekstil, Sağlık yapıları olarak örgütlendi. Ayrıca özellikle Türk Kızılay’ın büyük alıcı olduğu alanlarda da benzer bir yola gidildi. Yaşlı bakımı için Bakım yapısı kuruldu ve işletilmekte olan huzurevleri bu şirkete devredilerek ülkemizde yaşlanan nüfus ve değişen kültür dolayısıyla önemli bir toplumsal konu hâline gelmeye başlayan yaşlılarımızın bakımı için uluslararası standartlarda bir hizmet yapılandırıldı. Bunu destekleyecek bir finans/ sigorta sistemi kurulması için hâlen çalışılıyor. Lojistik hizmetleri alanında da Lojistik yapısı kuruldu ve gerek bu bağlamda ülke genelindeki afet ve kan depolarının modernizasyon ve işletmesi, gerekse bu malzemelerin etkin dağıtımı konusunda yine uluslararası standartlarda bir işletme oluşturuluyor. Afetler ve Suriye’de yaşanan tecrübelerden görülüp deneyimlendiği üzere savaş dönemlerindeki göç hareketleri için çadır kentlerden öte prefabrik yapılara ihtiyaç duyulduğu aşikârdır. Bunların üretimi amacıyla da Sistem Yapı kuruldu. Kan toplamada ihtiyaç duyulan ve %100’e yakını ithal edilen kan torbası ve yan ürünlerinin üretimi için iş birlikleri ve tesis kurulum çalışmaları devam ediyor. Tüm bunları özel sektörün de olası sermaye katkısıyla destekleyebilmek amacıyla çeşitli fonlar kurabilmek üzere Kızılay Gayrimenkul ve Girişim Sermayesi Portföy Yönetimi kuruldu. Keza tüm bu alanlarda hizmet vermek üzere bir araştırma merkezi açıldı. Türk Kızılay adına “sosyal etki yatırımcılığı” yapan bu oluşumlar, sektörlerinde
Kızılay misyonuna uygun, kalıcı ve sürdürülebilir faaliyet gösterip gelir elde etmekte ve kazancının tamamını Kızılay’a aktarmaktadır.
Öte yandan Türk Kızılay’ın önemli bir akar kaynağı da çoğunlukla bağışlarla ve miras yoluyla gelen gayrimenkullerdir. Milletimizin Türk Kızılay’a teveccühü çok yüksek olduğu için 150 yılı aşkın sürede tarla, arazi, eski bina, tarihî eser, dükkân, han, konut gibi çok çeşitli nitelikte on bine yakın gayrimenkul Kızılay’a bağışlanmıştır. Bunların çeşitli sınıflandırmalar dâhilinde etkin bir yönetimle akarlarının artırılması gerekmektedir. Kızılay Gayrimenkul ve Girişim Sermayesi Portföy Yönetimi A.Ş. bu amaçla tesis edilmiştir. Bir başka ifadelendirmeyle farklı stratejilerle gayrimenkul yatırım fonları kurarak Kızılay mülkleri ve kira gelirleri halkımızla ve yatırımcılarla paylaşılmak suretiyle Türk Kızılay’ın gayrimenkul varlıkları ve akarları iyileştirilmeye çalışılmaktadır.
Bu girişimlerle toplumsal dayanıklılığın artırılması yolunda kamunun yanı sıra özel sektörün de –getiri beklentisinden tamamen feragat etmeden, yani bağış olarak değil iş yapışının bir parçası olarak– insani yardım projelerinin finansmanına katkıda bulunması sağlanabilecektir. Böylece finansal sürdürülebilirlik, yeniden ve yeniden bağış istemek yoluyla değil insanların olağan iş yapışlarına insani yardım boyutunu katarak sağlanabilecektir. “Sadaka-i cariye” kavramını bilip benimsemiş, “Çok ama tek seferlik ibadettense az ama sürekli olanı efdâldir.” ilkesine inanan milletimizin bu yaklaşıma sahip çıkacağı açıktır.
Evet, 2020 çok zor geçmiş olabilir ve olumsuz etkilerini belki yıllarca yaşayacak olabiliriz. Ama yalnız değiliz. İnsanlık yekvücut; yaşanan afetler, salgın ve bunların etkileriyle her cephede mücadele ediyor. Türk Kızılay da gerek yurdumuzda, gerekse arzın ihtiyaç duyulan her köşesinde muhtacın yanında olmaya, milletimizin hayırsever eli olmaya gayret ediyor. Finansal sürdürülebilirliğini küresel, yenilikçi çözümlerle yükseltmeye çalışmakta ama denklemde hayırseverlerinin duaları ve iyiliğin bereketi parametrelerinin de bulunduğuna inanmaktadır.