Yeryüzünde krizlerin, doğa ve insan kaynaklı afetlerin art arda yaşandığı ve zorlu bir dönem hâline gelen 2023 yılı herkes için büyük sınavları da beraberinde getirdi. Özellikle ülkemizdeki deprem, Libya’daki sel ve Gazze’de süren savaş tüm dünyayı derinden sarstı.
6 Şubat günü Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 11 ilde etkili olan deprem, ciddi can ve mal kayıplarına sebebiyet verirken ülkemizde son iki bin yılın en büyük doğal afeti olarak nitelendirildi. O hengâmede gördüğümüz yüzler, fiziksel veya ruhsal bir tükenmişliğin içinde sesli yahut sessizce verilen bir yaşam mücadelesini gösteriyordu. Depremi yaşayan afetzedelerimiz akut dönemi hayatta kalma, korunma ve savunma güdüsüyle geçirirken akut dönemin akabinde başlayan süreç ve beraberinde getirdiği bilinmezlik, onları işin içinden çıkılmaz bir psikolojiyle karşı karşıya bıraktı. Bir şeyi en baştan başlayarak “yeniden inşa etmek” tarihin bile en büyük sorunuyken depremden etkilenen herkes tüm yükümlülüklerini sırtlanarak yaşamını yeniden inşa etmek zorunda kaldı.
Ülkemizde birlik, beraberlik ve dayanışmanın en güçlü olduğu bu dönemde deprem bölgelerine akın eden herkes gibi bizler de Yeryüzü Doktorları kimliğimizle büyük bir sorumluluk üstlendik. Sürecin her dakikasında depremzedelerimizin yanında, her bir ailenin parçası olarak ve her ana tanıklık ederek adım adım yaraları sarmaya çalıştık.
Depremin ilk gününden itibaren Türkiye’nin dört bir yanındaki gönüllülerimizi örgütleyip sağlık ekipleri oluşturarak depremzedelerimize acil sağlık müdahalelerinde bulunduk. Yeri geldi enkazdan kurtarılan insanımızın ilk müdahalesini yaptık, yeri geldi ağır hasarlı bir hastanenin içinde ameliyatlar gerçekleştirdik. Bizim işimiz sağlıktı ve deprem sahasında da sağlık her şeyden önce geliyordu.
Bu faaliyetlerimizle beraber yine acil ihtiyaçları karşılamaya yönelik gıda kolisi, hijyen kitleri gibi temel ihtiyaç ürünlerini depremzedelerimize ulaştırdık. Akut dönemden sonra uzun vadeli planlarımız kapsamında Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman ve Malatya’da birinci basamak sağlık hizmeti ve ilaç desteği vermek için sağlık destek istasyonları kurduk, depremin kişiler üzerindeki ruhsal etkilerini azaltmak için psikososyal destek çalışmaları başlattık. “Yeryüzünün Şifası, Kurban Bağışı” diyerek yeryüzündeki diğer kriz bölgelerinde yer alan 17 ülkede, kurban kesimi ve dağıtımı gerçekleştirdiğimiz gibi depremzedelerimize de kurban yardımında bulunduk.
Deprem sahasındaki çalışmalarımız aslında koordinasyonun ve planlamanın bir afet karşısındaki önemini bir kez daha gösterdi bizlere. Kaynakların sınırlı kullanımı, olumsuz fiziksel şartlar, iletişim ve ulaşım noktasındaki aksaklıklar, kötü hava koşulları gibi değişkenler süreci zorlaştırsa da beklenenden kısa sürede normalleşme aşamasına girebildik.
Ülkece depremin etkilerini henüz üzerimizden atamamışken Libya’da meydana gelen sel felaketi ve hemen akabinde gerçekleşen Afganistan depremleri de afetlerin yıkıcı etkisini bize tekrar yaşattı. Bu süreçte depremden ve selden etkilenen insanlara acil yardım hizmeti götürüp ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya devam ettik. Fakat bu afetlerde yitirilen binlerce can, bize sadece ülkemizde değil yeryüzünün diğer coğrafyalarında da daha büyük kriz senaryolarına hazırlanmamız gerektiğine dair yeni bir gündem oluşturdu.
Doğa kaynaklı afetlerin peşinden son yılların en büyük buhranlarından birine Gazze’de şahitlik etmeye başladık. 7 Ekim günü başlayan saldırılarda on binlerce insan hayatını kaybetti, nicesi yaralandı. Bizse bölgede senelerdir hizmet veren ekibimizle acil sağlık hizmetini odağımıza alarak ilk günden itibaren hastanelerde ve sahada çalışmaya başladık. Sağlık ekiplerimizle yaralılara için tedavi hizmeti sağlayıp mobil ekiplerimizle gıda, hijyen malzemesi, bebek bezi gibi temel ihtiyaçları kapsayan yardımlarda bulunduk. Hasar gören merkezlerimiz ve kayıplarımıza rağmen yıllardır bölgede edindiğimiz tecrübelerimizle savaşın izlerini silmek ve umudu büyütmek için zorlu şartlarda çalışmalarımızı sürdürmeye gayret ediyoruz.
Hiç şüphesiz ki geçen yıl unutulmayacak pek çok anı beraberinde getirdi ancak ilginç bir şekilde afetler, savaşlar ve insani krizler bizi birbirimize hatırlattı. Merhamet, vicdan ve diğerkâmlık duygularımızı en üst düzeye getiren bu hadiselerin ancak birlik ve beraberlik duygularıyla aşıldığını, teselliyi yine en çok birbirimizde bulduğumuzu tekrar tekrar gördük. Böylece yaptığımız işin ne denli değerli olduğunu bir kez daha anladık. Her dokunduğumuz hikâyenin kendi hikâyemizde de bir parmak izi gibi yer edinmesine şahitlik ettik.
Yeryüzünde daha nice hikâyelere iyilik, sağlık ve esenlik içinde dokunabilmek temennilerimizle…