Ağır savaşlarla geçen yirminci yüzyıl sonrasında insanlığın yeni yüzyıla da oldukça sancılı başladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Her ne kadar milenyum başında büyük umutlarla insanlığın sorunlarının çözümü adına küresel yönetişim, uluslararası toplum ideali ve küresel sürdürülebilir kalkınma gibi birçok kavram ileri sürülmüş olsa da bugün insani krizler farklı biçimlerde dünyanın her yerinde kendini göstermekte ve artarak devam etmektedir. Özellikle 2019 sonunda başlayan COVID-19 salgını neticesinde mevcut ulusal ve uluslararası refah kazanımlarının da tehlikeye girdiği bir süreç ortaya çıkmış ve insani krizlerin yayılma etkisi (spillover effect) kendi bağlamından öteye geçerek sosyal, psikolojik, siyasi ve ekonomik birçok farklı alanda krizlere neden olmaya başlamıştır. Söz gelimi herhangi bir yerde yaşanan kuraklık ve kıtlık ulusal çatışmaya ve teröre, bölgesel göç krizine ve küresel gıda güvenliği sorununa dönüşebilmektedir. Dolayısıyla bugün yaşanan insani krizlerin küresel bir sistem krizini beraberinde getirdiğini söylemek de yanlış olmayacaktır.
İnsani krizler, bugün çok yönlü ve daha girift bir hâl almışken krizlere müdahaleler geleneksel şekilde devam etme eğilimindedir. Özellikle uluslararası kuruluşlarca takip edilen pek çok program, kâğıt üzerinde mükemmel tasarıma sahip görünse de uygulamada etkililik ve kalıcı çözüm anlamında ciddi yetersizlikler barındırmaktadır. Örneğin bir insani kriz yaşandığında uzun toplantılar sonrasında yapılan küresel yardım çağrılarında ihtiyaç duyulan fon düzeyine çoğu zaman ulaşılamazken taahhüt edilen fonlar ihtiyaç yerlerine ulaştırılana kadar çok geç olabilmektedir. Bu ortamda sorunlar ağırlaşarak sürmekte ve yeni krizler için benzer süreçler yeniden işletilerek verimsiz bir döngü ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda Sayın Cumhurbaşkanımızın “Birleşmiş Milletler teşkilatı yeniden yapılandırılmalı” ifadesi de siyasi hedef ötesinde insani hedefleri önceleyen pratik bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.
2021’e bakıldığında da insani anlamda dünyanın karnesi çok iç açıcı görünmemektedir. Son yirmi yıl içinde azalma eğiliminde olan dünya genelindeki mutlak yoksulluğun artmaya başladığı gözlenmektedir. Ayrıca açlık ve gıda güvensizliğinin ciddi seviyelere geldiği bilinmektedir. Buna bağlı olarak insani yardıma ihtiyaç duyacak kişi sayısının da 2022’de artış göstererek 274 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. İnsani yardım bağlamında sadece ihtiyaçların artmadığı, artan belirsizliklerle birlikte ihtiyaçların karmaşıklığının ve olayların zaman sınırlarının daha da daraldığı görülmektedir. ILO Sosyal Koruma Raporuna (2021) göre yüksek ve düşük gelirli ülkeler arasındaki fark daha da açılmakta, salgınla mücadelenin dengesiz seyri, tüm insanların hak ettiği sosyal korumaya ve temel ihtiyaçlara erişimi zorlaştırmaktadır.
Zikredilen küresel insani sorunlara çözüm ancak patika değişikliğiyle mümkündür. Girişimci ve insani dış politika bağlamında ülkemiz, küresel insani yardım ve kalkınma iş birliği faaliyetleriyle yeni bir yol sunmaya çalışmaktadır. Tüm kurum ve kuruluşlarımızla iş birliği hâlinde Afganistan, Filistin, Somali, Yemen, Libya, Arakan ve Irak gibi birçok coğrafyada 2021’de de insani yardım faaliyetleri artarak devam etmiştir.
Türkiye’nin resmî teknik iş birliği ajansı olan TİKA, kalkınma projelerinin yanı sıra 2021’de çeşitli insani yardım projeleri hayata geçirmiştir. Yemen ve Arnavutluk’ta meydana gelen sel felaketi, Haiti ve Hırvatistan’da yaşanan deprem felaketi, Afganistan ve Etiyopya’da ortaya çıkan krizlerden etkilenenler için insani yardım ihtiyaçlarına yönelik hızlı ve somut projeler gerçekleştirmiştir. Bangladeş’in Cox’s Bazar vilayetinde bulunan mülteci kamplarına barınma desteği sağlanmış, kampta martta çıkan yangından etkilenen mültecilere sıcak yemek dağıtılmış ve Nijer’de terörden dolayı yerlerinden edilen kişilerin köylerine geri dönüşlerini teşvik etmek amacıyla projeler hayata geçirilmiştir. “2021 Yunus Emre ve Türkçe Yılı” kapsamında Balkanlar’dan Orta Asya’ya, Afrika’dan Amerika’ya kadar 82 ülkede yaklaşık 1 milyon kişiye gıda paketleri ulaştırılmıştır. Ülkelerin pandemiyle mücadelede sürdürülebilir yöntemler kullanması amacıyla kapasite geliştirme programları hayata geçirilmiş ve birçok ülkede kurulan medikal üretim merkezleri aracılığıyla ihtiyaç duyulan ürünlerin ülkelerin kendi tecrübeleriyle üretilmesi sağlanmıştır.
TİKA’nın tüm bu projelerdeki amacını insani yardıma bağımlı kısır döngü oluşturmamak, kriz anındaki geçici çözümleri, kriz sonrasında kalıcı kalkınma projeleriyle desteklemek, doğa ve insan kaynaklı krizlere karşı yerel kapasiteleri geliştirerek dayanıklılığı arttırıcı projeler üretmek şeklinde özetlemek mümkündür. TİKA olarak samimi ve hızlı şekilde hareket ediyor, “ülkelere özgü” çözümler üreten projelerle eylemi sözün ötesine geçirmeye gayret ediyoruz.
Krizler her zaman var olacaktır. Önemli olan, karşılaşılan krizlerin insanlığa etkisini azaltarak çevre dostu sürdürülebilir kalkınmayı önceleyen ve insanı merkeze alan bir bakış açısıyla hareket etmektir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemizin izlediği aktif ve ilkeli dış politikayla uyumlu şekilde TİKA, uluslararası platformda “insanı” merkeze alan kalkınma anlayışı doğrultusunda ihtiyaç duyulan coğrafyalara Türkiye’nin yardım elini uzatmaya devam edecektir.