İnsanlık olarak zorlu bir yılı daha geride bırakmış bulunmaktayız. 2019 sonunda başlayan ve hâlâ etkisini sürdüren COVID-19 salgını ve yaklaşık bir yıldır devam eden Rusya-Ukrayna arasındaki gerilim sonucunda dünyamız bir yandan gıda ve enerji tedarik zincirinde yaşanan kırılmalara maruz kalırken bir yandan da bu durumun tetiklediği ve birçok büyük ekonomiyi de etkileyen durgunluklarla karşı karşıya kalmıştır.
Rekor düzeye çıkan sera gazı emisyonlarının harekete geçirdiği küresel iklim değişikliği bu olumsuzlukların etkisini artırmakta, bunun yanında ileriye yönelik de riskin ve tehdidin boyutunu katlamaktadır. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından yayımlanan 2023 Küresel Riskler Raporu’na göre önümüzdeki 10 yıllık süreçte dünya ekonomisini etkilemesi beklenen ilk 4 sıradaki risklerin çevre ve iklim odaklı olması durumun vahametini ortaya koymaktadır.
Dünya Meteoroloji Örgütü, 6 Kasım’da yayımladığı 2022 Küresel İklim Görünümü geçici raporuna göre 2015-2022 döneminin kayıtlardaki en sıcak sekiz yılı barındırdığını ve artan sera gazı emisyonları dolayısıyla da sıcaklık artışının sanayi öncesi döneme kıyasla +1,15 °C daha fazla olmasına sebebiyet vermesine dikkatleri çekmiştir. Keza Amerikan Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) ile Avrupa Orta Vadeli Hava Tahminleri Merkezi (ECMWF) değerlendirmelerine göre -küresel sıcaklığı geçici olarak düşürücü etki yapan Pasifik’teki La Nina’ya rağmen- 2022’nin kayıtlardaki en sıcak beşinci yıl olduğu tespit edilmiştir.
İklim değişikliğiyle mücadelenin boyutunu ve etkilerini değerlendirmek üzere BM Çevre Programı (UNEP)tarafından yayımlanan 2022 Emisyon ve Uyum Açığı raporlarına göre yüzyılın sonunda küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi döneme kıyasla +2,4 °C seviyelerine çıkacağı, adaptasyon sürecindeki her gecikmenin de ihtiyaç duyulan finansmanın artışına neden olduğu vurgulanmış böylelikle iklim aciliyetine de ayrıca dikkat çekilmiştir.
Afetlerle Dolu Bir Yıl
İklim değişikliği; 2022’de de dünyanın birçok bölgesinde yaşanan sıcak/ soğuk hava dalgaları, kuraklık, orman yangınları ve aşırı yağışlar gibi birçok meteorolojik afetin sayı, şiddet ve sıklığında artışa yol açarak büyük felaketlere neden olmuştur.
Asya’da yaşanan sıcak hava dalgaları Çin’in en kalabalık ikinci eyaleti Şantung’da aşırı klima kullanım ihtiyacı dolayısıyla enerji tüketiminde rekor düzeye ulaşılmış, bu durum enerji sistemlerini baskılamıştır. Asya’yı etkisi altına alan sıcak hava dalgaları sonrasında aralıksız devam eden Muson yağışları, Bangladeş’te 1,6 milyonu çocuk olmak üzere 4 milyon insanı etkilemiş ve 60 can kaybına yol açmıştır. Pakistan’da gerçekleşen sellerde ise 30 milyon kişi etkilenmiş, 8 milyon kişi yerinden olmuş, 1.700’ü aşan can kaybı yaşanmıştır. Dünya Bankası değerlendirmelerine göre oluşan afetin ekonomik etkisi ise 30 milyar Amerikan dolarını aşmıştır.
2022’de yaşanan sıcak hava dalgaları birçok bölgede kuraklık tehlikesini gün yüzüne çıkarmıştır. Dünya Gıda Programı [World Food Programme (WFP)] ise Afrika’nın büyük bir bölümünde yaşanan kuraklığın 19 milyon nüfusun kıtlıkla karşı karşıya kalmasına yol açabileceğini belirtirken Avrupa’daki sıcak hava dalgalarına yönelik olarak ağustosta Avrupa Birliği Komisyonunun Ortak Araştırma Merkezi tarafından yapılan açıklamada Avrupa’nın son 500 yılın en kurak dönemini yaşadığı belirtilmiştir.
Avrupa’daki sıcak hava dalgaları bir yandan Fransa, İspanya gibi ülkelerde on binlerce hektarlık orman yangınlarına sebep olurken diğer yandan da Mayıs’ta Amerika’nın New Mexico eyaletinde neden olduğu orman yangınları bölgede acil durum ilanına yol açmıştır.
Avustralya, Filipinler, Brezilya ve ABD gibi yerlerde görülen tayfun ve seller yüzlerce can kaybıyla neticelenirken Christian Aid Kalkınma ve Yardım Ajansı tarafından da Küba ve ABD’de etkili olan Ian Kasırgası’nın 100 milyar Amerikan dolarını aşan bir maddi hasara yol açtığı raporlanmıştır. Raporda ayrıca Afrika’da kuraklıklar yaşanırken kıtanın batısındaki Nijerya, Mali, Kamerun gibi ülkelerdeki sel afetinin 600’den fazla can kaybına yol açtığı belirtilmiştir.
Taraflar Konferanslarında Önemli Adımlar
2022, iklim değişikliğiyle mücadele ve biyolojik çeşitlilik alanlarındaki sözleşmelerin taraflar konferansında önemli kararların alındığı bir yıl olmuştur. Kasımda Mısır ev sahipliğinde düzenlenen 27. İklim Değişikliği Taraflar Konferansında (COP27) ilk kez iklim değişikliğiyle oluşan kayıp ve zararların bir şekilde tazmin edilme konusunda bir “kayıp ve zarar fonunun kurulması” kararı alınmış ve bu durum özellikle de az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerce memnuniyetle karşılanmıştır. Alınan bu kararın hakkaniyetli uygulanması hâlinde “kirleten öder” ilkesiyle uyumlu olduğunu ve iklim adaleti veya kimseyi geride bırakmama temel argümanlarıyla da son derece uyumlu bir adım olduğunu da belirtmekte yarar var.
Takip eden ayda ise İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ile birlikte imzalanan üç anlaşmadan bir diğeri olan Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin 15. Taraflar Konferansında (COP15) 2030’a kadar gezegenin yaklaşık üçte birini koruma altına almayı amaçlayan ortak bir mutabakat sağlanmıştır. Bu durum aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadeleyi de güçlendiren bir adım olmuştur.
Türkiye Yoğun Etkilenen Bir Bölgede
Ülkemiz iklim değişikliğinden en çok etkilenmesi beklenen Akdeniz çanağında yer almakta, bu nedenle de yıkıcı afetlerin sayısı ve etkisi her geçen gün artmaktadır. 2022’de Türkiye’de iklim değişikliği, daha sıcak ve kurak bir yaz mevsimi, artan su kıtlığı ve yangınlar gibi çevresel problemlere yol açmış ayrıca tarım ve su kaynakları gibi hayati öneme sahip sektörleri de negatif yönde etkilemiştir.
Türkiye’de yaşanan doğa kaynaklı afetler can kayıplarının yanı sıra ekonomik hasarlara da yol açmıştır. Marmaris’te yaşanan ve yaklaşık 5 bin hektarlık alan kaybına yol açan orman yangınları; Bartın, Ankara ve Antalya’da yaşanan sel afetleri ekonomik açıdan da yaklaşık 4,5 milyar Türk lirası bir yıkıma sebep olmuştur. Bununla birlikte Avrupa’yı etkileyen sıcak hava dalgası ülkemizde de etkin olmuş, birçok su kaynağı kurmaya yüz tutarken ülkemizin büyük bölümünde ciddi kuraklıklar yaşanmıştır. Meteoroloji Genel Müdürlüğü değerlendirmelerine göre 2022’nin Nisan ve Haziran’ı, son 50 yılın sırasıyla en sıcak beşinci nisan ve en sıcak altıncı haziran ayı olurken 2022 Aralık ise son 52 yılın en sıcak aralık ayı olarak kayıtlara geçmiştir.
Çözüm “Dönüşüm”den Geçiyor
Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) altıncı değerlendirme raporları ışığında küresel sıcaklık artışının Paris İklim Anlaşması hedefleriyle uyumlu olması için birçok adım atılmış, bu noktada özellikle de pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yol açtığı enerji darboğazının aşılması için temiz teknolojilere yönelim yaşanan iklim krizinin adeta fırsata dönüştürülmesini sağlamıştır. Özellikle de Avrupa Birliğinin 2019’da duyurduğu yeşil mutabakat süreciyle başlayan ve 2022’de G7 Zirve görüşmeleri kapsamında kabul gören iklim kulüpleri yaklaşımıyla karbon emisyonlarının azaltılmasında etkili bir mekanizma olan emisyon ticaret sistemi benzeri finansal araçların kullanımının giderek yaygınlaşacak olması ivedi bir dönüşümü tetiklemektedir.
Ülkemizde de son yirmi yıllık süreçte çevresel unsurlar önde tutulmuş; bu itibarla sürdürülebilir çevre temel ekseninde politikalar geliştirilmiş; sanayi, ısınma, ulaşım ve enerji gibi birçok sektörde başarılı yeşil dönüşüm çalışmaları gerçekleştirilmiş; sürdürülebilir üretim ve tüketim kalıplarının yaygınlaşması adına faaliyetlere başlanmıştır. Bu minvalde ülkemiz girişimiyle BM nezdinde kabul edilen “30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü” küresel bazda yankı uyandıran başarılı ve örnek çalışmalarımızdan biri olmuştur.
Türkiye yüzyılına girdiğimiz bu dönemde yeşil dönüşüm ekseninde 2053 net sıfır emisyon hedefi belirlenmiş, ilk iklim şurası düzenlenmiş, iklim kanunu hazırlıkları son raddeye getirilmiştir. Bununla birlikte düşük karbonlu büyüme dâhilinde çalışmalar hız kazanmış, yenilenebilir ve temiz kaynaklardan enerji üretimine ağırlık verilmiş, enerji yoğunluğunu azaltmada büyük bir ivme kazanılmış, ulaşımda/ sanayide ve ısınmada yeşil dönüşüm temaları dâhilinde hareket edilmiş, önümüzdeki 5 yıllık süreçteki ülke yol haritasını içeren 12. Kalkınma Planı ve bakanlık yol haritasını içeren stratejik planda yeşil dönüşüm temasına ağırlık verilmiş böylelikle iklim değişikliğiyle mücadelede ülkemiz sahip olduğu potansiyeli daha etkin kullanmayı önceliklendirmiştir.