Sanırız hepimiz şu meşhur kadim Çin bedduasına maruz kaldık: İlginç zamanlarda yaşayasın! 2020 her anlamda gezegenimiz açısından ilginç bir yıl oldu. Aslında kaotik, kasvetli hatta Kafkaesk. O yüzden teorik çerçevemizi Realizm ile başlatsak hiç de fena olmayacak. Realist teoriye göre doğası gereği kötü olan insan, salt çıkarıyla hareket eden ben-merkezci bir canlıdır. Ancak insani yardım söz konusu olduğunda öznesi ve nesnesi insan olduğundan realizm hiç de sadra şifa olmamaktadır. Zira insan çok boyutlu ve çok yönlülüğüyle bünyesinde iyiyi de barındırırken kendisinin doğrudan etkilenmediği olumsuz bir gelişmenin hemcinsi mağdurlarına maddi ve manevî destekte bulunabilmektedir. İnsani yardım, adından da anlaşılacağı üzere, insanı merkeze alırken benmerkezciliği değil diğerkâmlığı insan olmanın temeline yerleştirmektedir. İnsan, etimolojik olarak ünsiyet ile ilişkilendirildiğine göre ontolojik bağlamıyla sosyalleşmesinin sonucu olan varlığını da ancak bir toplum içinde, bu toplumla dayanışmaya girmek suretiyle koruyabilir. İnsanın yekdiğeriyle yardımlaşması ve dayanışması ne kadar normalse insanın parçası olduğu bütün cemaat ve cemiyetlerin de birbirleriyle dayanışması eşyanın tabiatı gereğidir.
İnsanlık tarihi boyuncu doğal afetler veya beşerî, sosyal, siyasal ve ekonomik krizlerle bunların özeti niteliğindeki savaşlar insanları birbirlerinin yardımına muhtaç hâle getirmiştir. Bu bağlamda insanlık tarihi bir bakıma insani yardım tarihidir dersek çok da abartmış olmayız. İnsana insan tarafından insanca yapılan bu yardım türü Türk Dil Kurumu Sözlüğünde “Doğal afet zamanlarında insanın temel gereksinimleri olan sağlık, barınma vb. konularda yapılan yardım’’ şeklinde tanımlanırken bir diğer tanımda “geleneksel olarak, deprem, seller, yangınlar, kuraklıklar vb. geçici nitelik taşıyan doğal afetler sırasında devletlerce üstlenilen yardım faaliyetleri ile” ilişkilendirilerek toplumsal ve endemik felaketleri de içerecek şekilde genişletilmektedir.1 İnsani yardımlarda temel amaç, muhtaç hâle gelen insanların sıkıntılarını gidermek olduğundan beşerî felaketlerin sebep olduğu hasarlar için yapılan yardımların insani yardım kategorisine dâhil edilmesinde bir beis görülmemektedir. Bu minvalde savaşlar ve ekonomik krizlerden etkilenen topluluklara yapılan yardımlar da insani yardım kategorisinde yer almaktadır.
İnsani yardım giderek küresel gündemde popüler bir kavram hâline gelirken bu bağlamda ön plana çıkan ülkelerin ekonomik açıdan gelişmiş ülkeler olmaması elbette şaşırtıcı değildir. İlginç olan ise Türkiye’nin küresel zenginlikteki payından bağımsız olarak insani yardımlar konusunda adeta dünyaya örnek olan bir tutum içinde olmasıdır. Ülkenin yakın geçmişteki insani yardım faaliyetlerinin öne çıkanlarını şöyle bir sıralayabiliriz: 2004 sonunda Güneydoğu Asya depremi, 2005’teki Pakistan depremi, 2006’da Lübnan’daki insani kriz, 2008 sonunda Gazze Krizi, 2010 Haiti ve Şili depremleri ile Pakistan’daki sel felaketi, 2011 Japonya depremi, 2013 Filipinler’deki tayfun, 2014 Balkanlar’daki sel felaketi ve Gazze’ye yönelik saldırı, 2015’de Nepal depremi ile Irak’taki çatışma kaynaklı insani kriz, 2015 ve 2016’da Yemen ve Libya’daki insani kriz ile 2016’da Makedonya’daki sel felaketi sonrasında gerçekleştirilen yardım çalışmaları.2 Türkiye, İngiltere merkezli Kalkınma İnisiyatifleri Örgütü’nün raporuna göre, 2019 yılında 7 milyar ABD Dolarını aşan yardımıyla gezegenin en çok insani yardım yapan ülkesi olmuştur.3 Böylece Türkiye millî gelirinin yüzde 0.85’ine denk gelen insani yardımlarıyla “en cömert ülke” konumuna gelmiştir. Bu minvalde ön plana çıkan Türkiye Kızılay Derneği de son 10 yılda 138 farklı ülkede doğal ve insan kaynaklı afetlere müdahale ederken kuruluşundan bugüne kadar gelen tecrübesiyle de 147 ülkeye yardım eli uzatmıştır.4 Diğer yandan, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nın (TİKA) 2019 faaliyet raporunda belirtildiği üzere Kolombiya’da selzedelere, Somali’de afetzedelere, Arnavutluk’ta depremzedelere, Irak ve Afganistan’da ihtiyaç sahiplerine acil ve insani yardımlarda bulunulmuştur.5 2020’yi oldukça zorlayıcı bir yıl hâline getiren ve küresel bir soruna dönüşen COVID-19 pandemisi sonucunda dünya genelinde hayatını kaybedenlerin sayısı 30 Kasım 2020 itibarıyla 1 milyon 431 bini ve vaka sayısı 60 milyonu geçmiş bulunmaktadır.6 Yerel, ulusal, bölgesel ve küresel anlamda toplumları, devletleri ve devletlerarası ilişkileri dönüştüren pandemiyle insanlar bireysel düzeyde evlerine çekilirken devletler de yurt dışı giriş-çıkış yasakları uygulamalarıyla yeni normal denilen bir düzene adapte olmaya çalışmışlardır. Maske kullanımının ve sokağa çıkma kısıtlamasının artık zorunluluktan öte başka türlüsünün mümkün olmadığının içselleştirilmesiyle ülkeler maske, dezenfektan, sağlık teçhizatı ve personeli hususlarında özellikle salgının yayıldığı ilk zamanlarda sıkıntıya düşmüş hatta ekonomik sorunlar baş göstermiştir. Böylece esnek çalışma ve uzaktan eğitim sadece yaygınlaşmayıp yegâne format hâline gelmiştir neredeyse. İşte Türkiye böyle bir dönemde ivedilikle bahsi geçen malzemelere ihtiyacı olan devletlere insani yardım elini uzatmıştır.
Türkiye 2020 Nisan’ına kadar 54 ülkeye test kiti, eldiven ve maske içeren çeşitli tıbbi malzemeler göndermiştir.7 Çin, İtalya, İspanya, Birleşik Krallık, ABD, Sırbistan, Kosova, Bosna Hersek, Karadağ, Kuzey Makedonya, Bulgaristan, İran, Irak, Gürcistan, Azerbaycan, Kolombiya, Afganistan ve Pakistan Türkiye’nin yardım gönderdiği ülkelerden bazılarıdır (BBC News Türkçe 2020). Yukarıda da ifade edildiği üzere doğal afetlerin yanı sıra ekonomik sebepler gibi beşerî nedenlerin mağdur ettiği ihtiyaç sahiplerine yapılan yardımlar da insani yardım kategorisinde değerlendirilmelidir. Bu sebeple doğal yahut beşerî sebeplerle çıkan bu pandeminin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya ve insan hayatını kurtarmaya yönelik Türkiye’nin diğer ülkelere gönderdiği tıbbi malzemeler de insani yardım çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak pandemiden önce/sonra ve pandemi sırasında yapılan insani yardımlara dair istatistik verilerine bakıldığında Türkiye’nin ilk akla gelen ülkelerden biri olması şaşırtıcı değildir. Bu anlamda Türkiye; TİKA, AFAD, Türk Kızılay ve çeşitli kurumları aracılığıyla sadece kendi bölgesine değil uzak coğrafyalara da yardım eli uzatabilmiştir. Ayrıca Türkiye’nin insani yardım konusunda çoğu kez ekonomik anlamda kendisinden daha müreffeh ülkeleri geride bırakması, bu yardımları gönüllülük ilkesiyle gerçekleştirdiğini göstermektedir. Bunların yanında, kendisi de pandemiden oldukça olumsuz etkilenen Türkiye’nin diğer ülkelerin yardım çağrılarına kayıtsız kalmaması da Türkiye’nin insani yardımlar konusundaki özverisinin ve hassasiyetinin somut delilleridir. Ancak gerek gelişmiş ülkelere bu yardımlarını arttırmaları konusunda örnek teşkil etmek gerekse dış ülkelerdeki eğer varsa Türkiye’ye karşı yanlış algıları bertaraf etmek amacıyla bu yardımlarla kamu diplomasisinin de yerine getirilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu yöneliş sadece Türkiye’nin yumuşak gücünün gereği değil aynı zamanda akıllı gücünün de gereğidir.
1. Evans, G. ve Newnharn, J. (2007). Uluslararası İlişkiler Sözlüğü (Нev. H. A. Utku). İstanbul: Bilimevi Basın Yayın.
Atıf ↑
2. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin_-insani-yardimlari.tr.mfa (29/11/2020 tarihinde erişilmiştir).
Atıf ↑
3. Global Humanitarian Assistance Report, https://devinit.org/resources/global-humanitarian-assistance-report-2019/
Atıf ↑
4. Türk Kızılay. https://www.kizilay.org.tr/neler-yapiyoruz/uluslararasi-yardimlar (29/11/2020 tarihinde erişilmiştir).
Atıf ↑
5. TİKA, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. 2019 Faaliyet Raporu. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı, 2019.
Atıf ↑
6. BBC News Türkçe. 28 Nisan 2020. https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-52459231 (30/11/2020 tarihinde erişilmiştir).
Atıf ↑
7. TRTHABER. 25 Nisan 2020. https://www.trthaber.com/haber/gundem/turkiye-54-ulkeye-test-kiti-ve-tibbi-malzeme-gonderdi-479142.html (29/11/2020 tarihinde erişilmiştir).
Atıf ↑