COVID-19 salgınını geride bırakma umuduyla girdiğimiz 2022, kısmen akut dönemini atlatabildiğimiz fakat yine küresel insani krizlerin ve insani yardıma ihtiyaç duyan insan sayısının artmaya devam ettiği bir yıl oldu.
Rusya ile Ukrayna arasında Şubat’ta şiddetlenen ve 14 milyon kişinin ülke içinde nispeten güvenli bölgelere ve başta komşu ülkeler olmak üzere Türkiye de dâhil onlarca ülkeye sığınmasına yol açan çatışmalar Avrupa’da II. Dünya Savaşı’ndan bu yana meydana gelen en büyük insani kriz olarak küresel gündeme yerleşti. Ukrayna’da yaşanan bu insani kriz sadece ülkeyi ve bölgeyi etkilemedi aynı zamanda küresel bir gıda ve enerji krizini beraberinde getirdi. Türk Kızılay ve Türkiye’nin kamu ve sivil yardım aktörleri, sahada etkin ve hızlı bir insani yardım müdahalesi yürütmenin yanı sıra Türkiye, Rusya ile Ukrayna arasında devam eden çatışmalar esnasında tarafsız duruşu ve insani diplomasi çabalarıyla oluşturduğu Karadeniz koridoruyla küresel gıda krizinin minimize edilmesi ve milyonlarca insanın gıdaya erişebilmesini sağlayan tarihî bir insani diplomasi başarısına imza attı.
Dünyanın içinde bulunduğu en büyük sorunlardan biri olan iklim krizi nedeniyle ortaya çıkan doğa kaynaklı afetler 2022’de rekor düzeylere ulaştı. Bu yenilenen ve artan doğa kaynaklı afetler sadece can ve mal kaybına sebebiyet vermekle kalmayıp insanları yerinden etmeye ve geçim kaynaklarına ulaşımlarının kesilmesine neden olmaya devam etti. Giderek daha fazla sayıda insanının yerinden edilmesine yol açan iklim krizi, sadece tek bir olaya etkisinin olmadığını, daha genel bir çerçeveden bakılırsa hayatı sürdürebilecek kaynaklara karşı en büyük tehdit olduğunu tekrar hatırlattı. Hâl böyleyken ne yazık ki açık bir adaletsizliği; iklim krizine en az sebep oluşturan ülkelerin bu krizin sonuçlarından en fazla etkiyi ve zararı gördüğüne de şahitlik etmeye devam ettik. Pakistan ve Nijerya gibi ülkelerde iklim krizinin sonuçları olarak yaşanan aşırı seller ve Afrika Boynuzu başta olmak üzere yaşanan kuraklık, kritik açlık krizlerini ve zorunlu göçleri tetiklemeye devam etti.
İnsani krizler ve sonuçları nedeniyle sığınacak güvenli yer arayan göçmenlere yönelik yaklaşımlardaki küresel bir adaletsizlik de Ukrayna’da yaşanan krizle açığa vurdu. Küresel insani sistem, dünyanın Ukrayna krizine yönelik gösterdiği olağanüstü dayanışma ve desteğin farklı krizlerde görülemediği gerçeği ve ikilemiyle karşı karşıya kaldı. Elbette Ukrayna krizine yönelik sağlanan küresel destek gerekli ve takdire şayandır. Ancak bu seferberliğin farklı krizlerde görülememesi küresel insani vicdanın kriz seçtiğini gözler önüne serdi. Ukrayna krizi devam ederken ve uluslararası kamuoyu gündemini ziyadesiyle meşgul ederken Afganistan, Pakistan, Haiti, Kongo, Yemen, Suriye, Somali, Etiyopya, Nijer ve daha niceleri gibi dünyanın farklı bölgelerinde gerek silahlı çatışmaların gerek iklim kaynaklı afetlerin gerekse muzmin krizlerin tamamen veya kısmen unutulma riskiyle karşılaştığına şahitlik ettik.
Dünyanın içinde bulunduğu kaotik ortam, biz insani yardım alanında çalışan kurumları kritik süreçlerde başlıca aktör hâline getiriyor. Birincil amacı en savunmasız insanları ayrım gözetmeksizin korumak olan Türk Kızılay, sadece Türkiye’de değil küresel anlamda elde ettiği başarılarla birlikte farklı coğrafyalarda ihtiyaç sahiplerine umut aşılamaya devam ediyor.
Ulusal ve uluslararası kapasitemizin krizlere karşı hazırlıklı oluşu, etkin ve hızlı müdahalemizle Türk Kızılay olarak 2022’de yine bağışçılarımızın desteğiyle 46 ülkede 11 milyon ihtiyaç sahibine ülkemizin yardım elini uzatarak Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi içinde dünyada en fazla ülkeye ve ihtiyaç sahibine yardım ulaştıran ulusal dernek olduk ve küresel yardımlaşmada birinci sırada yer aldık.
Dünyada her 23 kişiden birinin diğer bir ifadeyle en az 339 milyon kişinin insani yardıma ihtiyaç duyacağı yeni bir yıla giriyoruz. Bu veriler, 2022’ye kıyasla %23’lük bir artışı ifade ediyor. Dünyada insani yardıma olan ihtiyaç artarken bu ihtiyaçları karşılamak için sağlanan finansal kaynaklar maalesef aynı hızda artmıyor. Aksine, ihtiyaç duyulan ve temin edilebilen kaynak arasındaki boşluk giderek büyüyor. Bu tezat durum insani aktörlerini her yıl daha yetersiz kaynaklarla daha fazla krizle baş başa bırakıyor.
“Uluslararası toplum insani yardıma daha fazla kaynak ayırmalı” demek elbette yeni bir çağrı değil. Toplumları krizlere hazırlamak ve dirençliliklerini artırmak üzere hazırlık çalışmaları için yeterli kaynak bulunamadığı, insani finansmanın ekseriyetle kriz sonrası ve müdahale için sağlandığı, esasen hazırlık için daha fazla kaynak temin edilebilse müdahale için bu kadar kaynak gereksinimi duyulmayacağını ifade etmek de hemen hepimizin üzerinde mutabık olduğu diğer bir tespit. Zira kriz temelli finansman, çok sayıda insani aktörü sürdürülebilirlik noktasında bir çıkmaza sürüklüyor.
İnsani yardım aktörleri bu çıkmazdan kurtulabilmek için sürdürülebilir finansman üzerine odaklanıyor. Türk Kızılay, yenilikçi ve güçlü gelir getirici araçlarıyla sağladığı kaynak ve ortaya koyduğu iş modelleriyle insani yardım camiasında bu alanda da örnek alınıyor. Kızılay Yatırım;bünyesindeki iştirakleriyle insani krizlerin yaşandığı coğrafyalarda barınma, gıda, lojistik, sağlık gibi alanlarda ulusal ve uluslararası iş modelleriyle hem uluslararası insani yardım sistemine çözüm ortaklığı sunuyor hem de elde ettiği kârın tamamıyla Türk Kızılay’ın insani yardım çalışmalarını finanse ederek bu alandaki çalışmaların sürdürülebilirliğine önemli bir katkı sağlıyor.
Türk Kızılay, küresel insani krizlere sağladığı yardımlar noktasında ön saflardaki pozisyonunu korurken örnek alınan program ve iş modelleri ve katma değer üreten uluslararası iş birlikleriyle kendisini ve insani yardım aktörlerini bugünün ve geleceğin giderek zorlaşan insani koşullarına hazırlıyor.