Türkiye içinde bulunduğu jeopolitik havza, tarihsel ve kültürel geçmişi, benimsemiş olduğu ekonomik ve siyasal politikalar nedeniyle dünyanın hemen her köşesinden göçmenler için hedef ülke hâline gelmiştir. Bu nedenle eğitim, çalışma ve sığınma amacıyla Türkiye’ye gelenlerin sayısında 2000’li yılların başlarından itibaren sürekli artış yaşanmaktadır. Buna göre Türkiye hâlihazırda yaklaşık 900 bini ikamet izni sahibi göçmenler, 3,6 milyonu geçici koruma altındaki Suriyeliler, 400 bini uluslararası koruma başvuru sahibi kişiler olmak üzere toplam 5 milyonu aşkın göçmene ev sahipliği yapmaktadır. Buna göre Türkiye’de yaşayan her 100 kişiden 6’sı göçmendir. Bu verilere ilaveten düzensiz göçmen olarak herhangi bir resmî kaydı olmayan yüzbinlerce kişinin varlığı da dikkate alındığında içinde bulunduğumuz göç yapısı daha fazla dikkat çekmektedir.
Eğitim, çalışma ve yaşam tarzı gibi nedenlerle Türkiye’de yaşayan yaklaşık 900 bin ikamet izni sahibi kişi; sırasıyla Irak, Suriye, Türkmenistan, Azerbaycan’dan gelmektedir. Uluslararası Koruma başvuruları açısından bakıldığında son üç yılda Afganistan ve Irak başta olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarındaki kriz bölgelerinden ayrılmak zorunda kalan yaklaşık 300 bin kişi Türkiye’de uluslararası korumaya başvurmuştur. Türkiye’ye yönelik düzensiz göçler 2020 yılında azalsa da devam etmiştir.
Türkiye’deki göç politikaları arasında en önemli gündem maddesi geçici koruma kapsamındaki Suriyeli sığınmacılardır. 2011 yılında Suriye’de başlayan savaş sonrası ülkelerini terk etmek zorunda kalan 2020 itibarıyla 3,6 milyon kişi Türkiye’de yaşamaktadır.
Bütün bu veriler daha önce göç veren veya Avrupa’ya gitmek isteyen göçmenlerin geçiş yaptığı transit bir ülke olan Türkiye’nin artık düzenli yahut düzensiz göç hâlindeki insanlar için hedef ülke olduğunu göstermektedir. Hedef ülke olmak öncelikle sağlık, eğitim, güvenlik, ekonomi ve sosyal politika alanlarında göçmenleri dikkate alan politikalar geliştirmeyi gerekli kılmaktadır. Toplumsal hayatı ilgilendiren sosyal uyum ve sosyal politika alanları göçmenlerle ortak geleceğin inşası açısından özel bir önem arz etmektedir.
Toplumun her alanında olduğu gibi göçler, göçmenler ve göç yönetimi açısından 2020 yılına damgasını vuran en önemli gelişme COVID-19 pandemisi olmuştur. Aralık 2019’da başlayan ve ardından hızlıca tüm dünyaya yayılan pandemi ülkelerin sınır ve göç politikalarında da önemli değişikliklere sebep olmuştur. Türkiye coğrafi komşuluğu olan birçok ülke sınır geçişlerini askıya almıştır. Bu durum bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de seyahat planı olan göçmenleri olumsuz etkilemiştir.
Pandemi ve göç konusunda öne çıkan diğer bir konu da göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimi konusudur. COVID-19 pandemisi sırasında, 13 Nisan 2020’de yapılan düzenleme ile Türkiye’de, sağlık sigortası kapsamı ve yasal statüsü ne olursa olsun herkese COVID-19’la ilgili test, teşhis ve tedavi hizmetlerinin ücretsiz olarak sağlanacağının duyurulması göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimi için önemli bir gelişmedir. Esasında bu düzenlemeden bağımsız olarak sığınmacıların sağlık hizmetlerine ücretsiz erişimi mümkündür. Bu başlık altındaki bir diğer gündem olan uluslararası koruma başvuru sahiplerinin sağlık hizmetlerine erişimi konusunda Ocak 2020’de bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre herhangi bir sağlık güvencesi olmayan ve ödeme gücü bulunmayan başvuru ve statü sahiplerinin genel sağlık sigortaları başvuru kaydı tarihinden itibaren 1 yıl süreyle Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) tarafından karşılanacaktır.
Pandemi, özellikle sosyoekonomik seviyesi görece daha düşük olan göçmen ve sığınmacıları ekonomik olarak daha çok etkilemiştir. Sığınmacıların çoğunlukla kayıt dışı iş piyasasında çalışmaları ve bu sektörlerin pandemiden olumsuz etkilenmeleri, göçmen ve sığınmacıların ekonomik problemlerle karşılaşmalarına yol açmıştır.
Söz konusu problemlerin yanı sıra üzerinde durulması gereken bir diğer konu da pandeminin olumsuz etkilerinin özellikle sığınmacıların geçtiğimiz yıllardaki ekonomik, kültürel ve sosyal uyum alanlarındaki kazanımlarını geri döndürme riskidir.
2020 yılında göç yönetimi bürokrasisinin attığı bazı adımlar şu şekilde özetlenebilir:
- Uyum ve İletişim Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen etkinlikler online olarak devam etti
- Pandemi nedeniyle Türkiye’den çıkış yapamayan yabancılara yasal kalış süresini ihlalden dolayı giriş yasağı uygulanmayacağı duyuruldu
- Geri Gönderme Merkezlerinde pandemi önlemleri alındı
- Göç İdaresi İl Müdürlüklerindeki iş ve işlemler pandemi şartlarına göre yeniden uyarlandı.
Yıl içinde yaşanan önemli olaylardan biri de Edirne sınırında 28 Şubat’ta başlayan ve yaklaşık bir ay süren düzensiz göç hareketlilikleridir. Savaş, kriz, baskılar nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan ve başka ülkelerde sığınma arayan, kendilerine yeni bir gelecek inşa etmeye çalışan, çoğunluğu genç erkekler olmakla birlikte kadınlar, çocuklar, yaşlılar gibi kırılganlığı yüksek gruplardan insanların da kapsamında olduğu ve çoğunlukla Suriye, Afganistan, Irak, Özbekistan, Sudan, Somali, Pakistan gibi ülkelerden gelen sığınmacılar, Türkiye’nin sınır kontrollerini gevşeteceğini açıklamasının ardından Avrupa ülkelerine doğru yola çıkmıştır.
Sınır hattında yapılan saha araştırmasında şu hususlar tespit edilmiştir:
- Yunanistan hükûmeti; sığınma başvurularını bir ay süreyle askıya aldığını açıklamış, Avrupa Birliği’nin onayı ve desteği ile sınır güvenliğini artırmış, sınır geçişi yapmak isteyenlere karşı ateşli silahlar ve gaz bombaları kullanmış, bunun neticesinde 3 sığınmacı hayatını kaybetmiştir
- Meriç Nehri üzerinden sınırı geçmeyi başaran sığınmacılar, Yunanistan güvenlik güçleri ve bölge halkından oluşan paramiliter gruplar tarafından yakalanmış, eşyaları alınarak ve işkence edilerek Meriç Nehri’ne geri bırakılmıştır
- Yunanistan güvenlik güçlerinin uluslararası hukuk ve insan hakları hukukunu ihlal eden ve yok sayan bu uygulamaları, sığınma başvurusunu almaması; yaşam hakkı, etkili başvuru hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, sığınma hakkı gibi hakların ihlali ve toplu sınır dışı yasağı ile ayrımcılık yasağına karşıt davranma anlamına gelmektedir
- Sığınmacıların sağlık, koruma, barınma, güvenlik konularında ihtiyaçları sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumları iş birliğiyle sağlanmıştır.
2020 yılında öne çıkan bir diğer konu da düzensiz göç hareketlerinin devamı oldu. Özellikle 27 Haziran tarihinde Van Gölü’nde göçmenleri taşıyan teknenin batması, 60 kişinin hayatını kaybetmesi bu konunun trajik bir örneğidir.
Sığınmacılara yönelik artan şiddet olayları da toplumsal uyumu riske atması yönüyle geçtiğimiz yıl öne çıkan gelişmelerden biridir. 2020 yılı içinde daha önce karşılaşmadığımız oranlarda sığınmacılara yönelik şiddet, gasp ve öldürme eylemi yaşandı. Bu durumun da ilgili otoritelerce takip edilmesi ve gerekli hak ihlallerinin yasal takibinin yapılması çok önemlidir.
Türkiye’de göç ve uyum politikalarının önemli bir bileşeni de eğitim politikalarıdır. Özellikle geçici koruma altındaki kişilerin eğitime erişimine bakıldığında 2020 yılı itibarıyla eğitim çağındaki geçici koruma altında bulunan sığınmacıların %63’ünün okullaşmış olduğu görülmektedir. Salgının eğitime erişim konusunda önemli engeller oluşturduğu aşikârdır. Uzaktan eğitim sürecinde tablet, bilgisayar gibi cihazların olmaması, internete erişim problemi sığınmacı öğrencilerin eğitime erişiminde engel oluşturmaktadır.
Sığınmacıların sağlığa erişim konusunda engelleri olmamakla birlikte dil bariyeri nedeniyle özellikle iletişim konusunda problemler yaşadıkları görülmektedir. Bu vesileyle bir kez daha belirtmek gerekir ki birçok konunun ana parametresi olan dil eğitimi konusunda daha etkili çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu kapsamda insani yardım perspektifiyle Türkiye’ye yönelik uluslararası göçlere bakıldığında toplumsal uyum ve hak temelli politikalar açısından aşağıdaki konular geride bıraktığımız yılda olduğu gibi 2021 yılı içinde de önemini korumaya devam edecektir:
- Göçmenlerin ve sığınmacıların kamusal hizmetlere erişimine dair konular
- Alanda faaliyet gösteren uluslararası kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinde eşgüdüm sağlanmasına dair konular
- Sığınmacılarla ilişkide hak ve sorumluluk temelli sosyal politika yaklaşımına gecişe dair konular
- Sığınmacılar ve ev sahibi toplumun uyumu ve sosyal politikalar konusunda yerel yönetimlerin görev ve yetkilerine dair konular
- Dezavantajlı sığınmacı ve göçmen gruplarına dair konular.