Türkiye, dünyanın en büyük mülteci nüfusa ev sahipliği yapan ülkesidir. 2020 yılında Türkiye’deki mülteci ve göçmen sayısı 4 milyonu bulurken bunların yaklaşık yarısı çocuklardan oluşmaktadır. Türk Hükûmeti, Türkiye’deki mültecilere yönelik faaliyetlerin getirdiği mali yükün büyük bir kısmını üstlenmiş durumdadır. Yerinden edilme durumu uzun sürdüğü için Türkiye, mülteciler ile göçmenlerin yanı sıra ev sahibi toplulukların da ihtiyaçlarının giderilmesi için uluslararası düzeyde sorumluluk paylaşımının artırılması ve sürdürülmesi yönünde çağrılarda bulunmaktadır.
2020 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere hâlihazırda savunmasız durumdaki gruplar üzerinde derin etkileri olan COVID-19 küresel salgınına karşı ulusal düzeyde hızlı ve etkili bir şekilde harekete geçmiştir. Salgının etkileri, hâlen tüm topluluklarda ve sektörlerde hissedilmeye devam edilirken kadınlar ve çocuklar bu süreçten diğer gruplara göre daha fazla etkilenmektedir. Türkiye’deki mülteciler ile göçmenlerin yanı sıra savunmasız durumdaki diğer gruplar da gelir kaybından önemli ölçüde etkilenmiş, bu durum pek çok hânenin temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmasına neden olmuştur.
Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere özel ihtiyaç sahibi kişiler kendilerine yönelik desteklere gereksinim duymaya devam etmektedir. Bu doğrultuda koruma, sosyal yardım ve psikososyal destek alanlarına yapılan yatırımlar verilen yardım hizmetler kesintiye uğramadan sürdürülmelidir. COVID-19 nedeniyle hizmet kapasitesinin ve desteğinin azalması, hizmet sağlayıcılarının savunmasız durumdaki bireyleri tespit edip korumalarını daha da zorlaştırmıştır. Kadınların ve çocukların özel ihtiyaçlarını karşılamak üzere etkili yönlendirme mekanizmalarına ve hizmetlerine yatırım yapılması, önümüzdeki dönem için stratejik açıdan önemini korumaktadır.
COVID-19 küresel salgını, okula kayıt ve okula devam etme oranlarını da önemli ölçüde etkilemiş, Türkiye’deki çocukların okula devam etmelerini zorlaştırmış, devlet okullarında kayıtlı Suriyeli mülteci çocukların durumunu olumsuz yönde etkilemiştir. Söz konusu salgın sadece mülteci çocukların değil üniversitelerdeki gençler de dâhil olmak üzere okul öncesi eğitimden lise çağına kadar 19 milyon çocuğun (%48’i kız çocuğu, %52’si erkek çocuğu) ve 7,9 milyon üniversite öğrencisinin (%52’si erkek, %48’i kadın) öğrenimini olumsuz yönde etkilemiştir.
Okul çağındaki 428.000’i aşkın mülteci öğrenci hâlen okula gidememekte ve eğitime imkânından mahrum kalmaktadır. 2020-2021 verileri, önceki yılların aksine, okul öncesi ve ilkokul düzeyinde çocukların kayıt oranlarında düşüş olduğunu göstermektedir. Okula gidemeyen çocuklar arasında çalışan çocuklar, engelli çocuklar ve diğer koruma durumlarıyla karşı karşıya kalan çocuklar yer almaktadır. Bu çocuklar, Türkiye’de en savunmasız durumda bulunan gruplardan biri olup çocuk koruma konusunda psikososyal sorunlar, çocuk işçiliği, çocuk yaşta evlilik ve diğer sömürü ve istismar türleri de dâhil olmak üzere birden fazla risk ile karşı karşıyadırlar. COVID-19 salgınının sosyoekonomik etkisi, yüz yüze eğitime devam edilememesi, akranlar ile etkileşim imkânı olmaması ve bildirilen ev içi şiddet vakalarının artış göstermesi sonucunda mülteciler de dâhil olmak üzere savunmasız durumdaki çocukların eğitimden geri kalmaları ve var olan bilgi birikimlerini kaybetmeleri muhtemeldir.
Türkiye’deki mülteci krizinin boyutları, krizin uzaması ve Suriye’deki siyasi durum ve kalıcı barış ile ilgili büyük belirsizlik göz önüne alındığında, önemli sayıda Suriyeli çocuğun ve ailenin önümüzdeki yıllarda Türkiye’de kalmaları beklenmektedir. Bu durum söz konusu çocukların özel ilgiye ihtiyaç duyacakları anlamına gelmektedir. Bu nedenle çocuklara yönelik insani yardım faaliyetleri, UNICEF’in faaliyet gösterdiği tüm alanlar için önemli bir ortak payda olmaya devam edecektir.
UNICEF ve paydaşları, hâlihazırda kaydedilen önemli ilerlemelerin sürdürülmesi adına Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne destek vermeye devam edecektir. Ayrıca UNICEF, Türkiye’de savunmasız durumdaki çocukların haklarından yararlanmaları sürecini hızlandırmak ve savunmasız durumdaki çocuklar ile ailelerinin daha iyi çocuk koruma ve sosyal koruma hizmetlerinden yararlanmalarını sağlamak için çalışmalarını sürdürecek, diğer alanlarda eşitlik açısından açıkları kapatmaya gayret edecektir. UNICEF ve paydaşları, aynı zamanda başta en savunmasız durumdakiler olmak üzere çocukların evlerinde ve yaşadıkları toplum içerisinde eğitim, koruma, bakım ve gelişim imkanlarından yararlanmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Ayrıca ergen yaştaki kişilerin ve gençlerin, güvenli ve ihtiyaçlarının karşılandığı bir ortamda eğitim görmelerini, gerekli becerileri edinmelerini ve anlamlı şekilde sürece dâhil olmalarını sağlamak da UNICEF’in hedefleri arasındadır.
UNICEF ve paydaşları; topluluklar, bakım verenler ve gençler arasındaki olumlu ilişkileri geliştirmeye ve sosyal sermayeyi artırmaya yönelik yapılan çalışmalara yenilerini ekleyerek sosyal uyumu daha çok desteklemeyi de amaçlamaktadır. Ulusal sistemlerin kapasiteleri daha eşitlikçi ve kapsayıcı hizmet vermelerini sağlayacak şekilde güçlendirilecektir. Böylece çocuk haklarına yönelik izleme faaliyetlerinin geliştirilmesi mümkün olacak, merkezî ve yerel düzeydeki resmî makamlar, ilgili ulusal kurumlar, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör de dâhil olmak üzere çocuklara ve gençlere yönelik toplumsal taahhüdün daha da geliştirilmesine katkı sağlanacaktır.