Türkiye 2022’de birçok sosyal, toplumsal ve çevresel olaya şahit olmuştur. Türkiye’nin şahit olduğu bazı olayların ortaya çıkışında pandemi, iklim değişikliği, savaş gibi global etkenler bulunmaktadır. Bu etkenlerin çevresel, sosyal, toplumsal etkileri ve riskleri bulunmaktadır. Ulrich Beck’in “risk toplumu” olarak adlandırdığı XXI. yüzyılda modern toplumlar ulusal ve global etkenlerin beraberinde getirdiği risklere maruz kalmaktadır. Sivil toplum bu noktada riskleri analiz ederek ihtiyaç duyulan noktalara yönelik çalışmalar gerçekleştirmektedir.
İklim değişikliği günümüzde toplum açısından yüksek risk barındıran önemli bir etkendir. İklim değişikliğinin ortaya çıkardığı riskler; su kıtlığı, tarımsal üretimin azalması, güvenli gıdaya erişim sıkıntılarının yaşanması, bitki ve hayvan türlerinin yaşam alanlarının azalması başta olmak üzere pek çok alana yayılmaktadır. Bu durum Türkiye’deki üretici ve tüketicileri doğrudan etkilemektedir. Çiftçiler pandemi ve iklim değişikliği etkilerini bir arada yaşayarak tarımsal üretim ve hayvancılık için gerekli olan girdileri karşılamakta ve üretimi artırmakta zorluklar yaşamaktadır. Üretimde azalmalar yaşanırken geçim sıkıntısı da beraberinde gelmektedir. Kırsalda geçim sıkıntısı yaşanması, tarımsal üretimin ve hayvancılığın düşüşe geçmesi, bireysel çiftçinin kazanç sağlayamaması gibi nedenler köylerdeki nüfusun giderek azalması hatta bazı köylerin terk edilmesi riskini getirmektedir. Bu nedenle yerel üretimin artırılması, yerel tohum çeşitlerinin kullanımı, iklime uyumlu ve doğa dostu tarımsal üretim tekniklerinin geliştirilmesi, su kullanımının minimuma indirilmesi, sürdürülebilir üretimin gerçekleştirilmesi gibi çalışmalar güçlendirilmeli ve çiftçinin desteklenmesi sağlanmalıdır.
2022’de iklim değişikliği, pandemi gibi etkenlerin yanında savaş faktörü de yerel üretimin önemini göstermiştir. Avrupa’nın “ekmek sepeti” olarak adlandırılan Ukrayna’nın buğday üretiminde ve dağıtımında yaşadığı sorunlarla tarımın ve tarım ürünlerinin evrensel boyutuna dikkat çeken uygulamalar hayata geçmeye başlamıştır. Ukrayna ve Rusya arasındaki savaştan dolaylı olarak etkilenen Türkiye, Birleşmiş Milletler ve doğal/ beşerî faktörlerin etkisiyle tahıl sevkiyatı konusunda önemli bir durak hâline gelmiştir. Savaşın küresel etkileri, gıdaya olan arz-talep dengesini etkileyerek acil yardıma ihtiyacı olan insan sayısında artış meydana getirmiş ve yerel üretimin önemi bir kez daha görülmüştür. Arz, fiyat ve tedarik zincirindeki aksamalar tüm dünyayı etkilerken Türkiye’nin tarım ve hayvancılık alanı başta iklim değişikliği olmak üzere birçok doğal ve beşerî etkilerden dolayı zorluklar yaşamıştır. Bu durum yine yerel üretimin ve gıda güvenliğinin önemini ortaya çıkarmaktadır.
Nüfusun -özellikle kentsel nüfusun- düzenli olarak artışı doğal ve göçle artarken göç kaynaklı problemleri de beraberinde getirmiştir. Dünya nüfusu, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonuna göre 15 Kasım itibarıyla 8 milyar kişiye ulaşmıştır. Benzer bir artış Türkiye’de gözlemlenerek 27 Aralık itibarıyla nüfus 84 milyon 680 bin 273 kişi olmuştur. Nüfusun artmasına bağlı olarak kaynak yetersizliği problemleri ortaya çıkmıştır. Doğal kaynakların kullanımı ve yönetimi, tarımsal üretim, hayvancılık gibi konular ön planda yer almıştır.
Türkiye gündeminde 2021’e göre daha az yer bulan ancak önemini koruyan ve riskleri devam eden bir diğer konu başlığı ise orman yangınları olmuştur. Orman yangınları doğa kaynaklı veya beşerî faktörlerin etkisiyle ortaya çıkarak ormanların bir kısmının yahut tamamının yanması olarak ifade edilirken iklim değişikliği, doğal kaynaklar ve sürdürülebilirlikle doğrudan ilişkilidir. Ege ve Akdeniz kıyıları başta olmak üzere birçok ormanlık alan ve orman köyleri yangınlardan etkilenmektedir. Tohum Derneği, Kızılay Akademinin desteğiyle 2021’de Antalya’nın Manavgat ilçesinde meydana gelen orman yangınlarının ardından “Yangın Sonrası Etki Değerlendirme Raporu: Toplumsal, Kültürel ve Ekonomik Değerlendirme” projesini hayata geçirmiştir. Proje kapsamında orman yangınından etkilenen afetzedeler, bölgedeki kurum ve kuruluşlarla görüşmeler ve gözlemler gerçekleştirilmişir. Çalışmanın sonucunda orman yangınlarının toplumsal, kültürel ve ekonomik etki değerlendirmesi yapılmış ve birtakım öneriler ortaya konmuştur. Doğa kaynaklı afetlerin maddi etkilerinin yanında bölgedeki halkın geçim kaynaklarına, gelir düzeyine, taşınmaz mal varlıklarına, sosyal hayatına, kültürel alanlarına ve kültürel mirasına etkileri yer almaktadır. Bu etkiler uzun vadede önemli toplumsal sonuçlar ortaya koymaktadır, çalışmanın gerçekleştirilmesi bu açıdan önemlidir. Afetin etkilerini uzun vadede de gözlemleyebilmek için belirli aralıklarla bu çalışmanın tekrarlanarak izleme ve değerlendirme çalışmasının yapılması gereklidir.
Tohum Derneği olarak yukarıda bahsedilen çevresel, toplumsal ve sosyal etki ve risklerden yola çıkarak “sürdürülebilirlik, iklim değişikliği, doğa kaynaklı kaynak yönetimi, yerel üretimin desteklenmesi, doğal afet sonuçlarının değerlendirilmesi, ormanlık alanların korunması ve artırılması” konu başlıkları başta olmak üzere çeşitli çalışmalar gerçekleştirmekteyiz. Çalışmalarımızın ülke genelinde yaşanan olumsuzlukları bir nebze azaltmasını ve insanlara umut olmasını hedeflemekteyiz.
Unutmayalım: “Her şey Tohum’da saklı.”