2020 yılını insani yardım bağlamında değerlendirmek gerektiğinde, COVID-19 pandemisinin en baskın gelişme olduğuna kuşku yoktur. Salgının ülkemize ulaşmasının ardından bir COVID-19 komisyonu kuran İHH, ekonomik sıkıntı yaşayanlara yardım için “Şimdi Dayanışma Vakti” kampanyası başlatıp 100 bini aşkın aileye kumanya paketi dağıtmıştır. On altısı İstanbul’da olmak üzere toplam 31 hastanedeki sağlık çalışanları ile sokaklarda görev yapan kolluk kuvvetlerine Ramazan ayı boyunca 40 bin adet gıda paketi verilmiştir. Yaklaşık bin aileye alışveriş kartı ve yaklaşık 5 bin kişiye nakit desteği sağlanırken 14 bin hijyen paketi dağıtılmıştır. Pandemi sürecinde sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı dönemde İHH’ya gelen online başvurular ile valiliklerce oluşturulan listeler arasında tekrarları önleyen bir sistem kurulmuş, ortak gönüllü dağıtım ekipleri kurularak kriz anlarında kamu kurumları ile sivil toplum kuruluşları arasında iş birliğinin başarılı bir örneği sergilenmiştir.
Kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları arasındaki iş birliği açısından bakıldığında ekim ayında yaşanan İzmir depremi insani yardım aktörleri arasındaki iş birliği konusunda bir diğer başarılı uygulama örneği olmuştur. Depremin ilk anlarından itibaren harekete geçen İHH, 33 ilden arama kurtarma ekiplerini oluşturmuş ve AFAD’ın koordinasyonunda afet bölgesine sevk etmiştir. Çok sayıda kişinin enkaz altından sağ çıkarılmasına katkı sağlayan İHH arama kurtarma ekiplerinin yanı sıra İHH dağıtım ekipleri de 16 binden fazla gıda paketi ve 26 binden fazla hijyen paketinin dağıtımını gerçekleştirmiştir.
Depremin yol açtığı yaraların sarılmasındaki başarıda devletin tüm kurumlarıyla birlikte sivil toplum kuruluşlarının iyi organize olması ve hızla harekete geçmesi etkili olmuştur. Kamunun afet yönetim sistemi içinde bazı hizmet grupları haricindeki tüm hizmet gruplarında sorumlu kişiler yerel yetkililer olduğundan kimi zaman sıkıntılar gözlenmiştir. Bir ildeki afet tecrübesi diğer ile taşınamadığından her il çapında profesyonellere ihtiyaç artmaktadır. Her ilde alt düzeyde çalışma yürüten kişiler olayları farklı yorumlayabildiğinden, bunun yerine afet tecrübesi artmış aynı profesyonel kişilerin farklı illerde afetleri koordine etmesi önemlidir.
Geçen yıl içinde yaşadığımız afet tecrübeleri göstermiştir ki Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) sivil toplum kuruluşlarının büyük bölümü tarafından bilinmemektedir. Yaşanan onca tecrübeye rağmen afetlerde tüm kurumlar, eski alışkanlıklarını sürdürerek sahada bağımsız çalışma yapmak istemektedirler. Zikredilen eksikliğin giderilmesi için afet öncesi tüm kurum ve kuruluşlara, derneklere bilgilendirme yapılmalıdır. Arama kurtarma ve insani yardım faaliyetlerinde görevlendirilecek sivil toplum kuruluşlarına afet sırasında nasıl davranacaklarına dair bilgilendirme yapılması oldukça önemlidir. TAMP’a ilişkin başka bir husus, tüm operasyonlar için bir yönetim grubu oluşturulması gerekliliğidir. Bu, tüm çözüm ortaklarının afete müdahalesini organize ederek il koordinasyon hizmet grubu ile birlikte çalışacak bir ekip olmalıdır. Ayrıca afet bölgelerinde sivil toplum kuruluşları ve gönüllü yönetimi hizmet grubu mutlaka aktif olarak görev yapmalıdır.
Afete müdahalenin önemli bir bileşeni olan lojistik süreçler konusunda da çeşitli dersler çıkardık. Yardımların afet sahasına gelmeden önce yerelde oluşturulacak bir koordinasyonla afet sahasında iş yükü oluşturmayacak şekilde, komşu illerde ayni yardımların depolanacağı ve ayrıştırılacağı yer veya yerlerin belirlenip faaliyete geçirilmesi önemlidir. Büyük bir afette yardım malzemelerinin afet bölgesinde kontrolsüz yığınlar oluşturmasını önlemek ve gereksiz ikinci el eşyaların çöp yığınına dönüşmemesi için afet yaşanan mahalle komşu illerde oluşturulacak yapılanma hayati öneme sahiptir.
Ülke içindeki afetlerin yanı sıra sınırımızın hemen yanı başında yaşanan Suriye iç savaşı da geçtiğimiz yılın öne çıkan insani yardım gündemlerinden biriydi. Savaşın onuncu yılında, Suriye’deki insani trajedi her gün yeni bir insani kriz üretmeye devam etmektedir. 2020 yılı içinde, Suriyeli sığınmacıların Türkiye’ye kitlesel göçünü durduracak en önemli insani projelerden biri olan “Briket Evler” projesinde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu proje ile binlerce Suriyeli aile için sınırın karşı tarafına evler yapılarak bu ailelerin asgari insani standartta bir yaşama kavuşması sağlanmış, bu kapsamda 15 binden fazla ev inşa edilerek binlerce aile kalıcı konutlara yerleştirilmiştir.
Geçtiğimiz yıl, insani diplomasi konusunda birçok başarılı operasyonunun sağladığı yeni tecrübelerin yılı olmuştur. Filipinler hükûmeti ile Moro Müslümanları arasında sağlanmış olan barış antlaşması sonrasında, bölgede barış gözlem heyetindeki görevini sürdüren İHH, barış inşası çabalarının bir devamı olarak bölgedeki kalkınma yardımlarını da artırmıştır. Bu çerçevede yeni hastane ve okulların inşaatına başlanırken çok sayıda Morolu öğrenci ülkemize getirilmiş ve değişik branşlarda mesleki eğitime yönlendirilmiştir. İnsani diplomasi konusunda özellikle sıcak kriz alanlarından Libya, Lübnan ve Suriye gibi ülkelerde sivil esirlerin kurtarılması, Yemen ve Afganistan gibi ülkelerde insani yardımın önündeki engellerin kaldırılması konusunda yürütülen müzakereler ve Filistin’deki insani krizin sona ermesi konusunda yürütülen diplomatik çabalar dikkat çekmiştir.. Birçok mağdur sivilin hukuki haklarının takibi noktasında yapılan çalışmalar, Türk sivil toplum kapasitesinin ne kadar önemli bir seviyeye ulaştığını göstermektedir.
Yukarıdaki tüm çalışmalar yanı sıra, İHH’nın her dönem değişmez önceliği yetimler olmuştur. 120 ülkede 800 bin yetime yılın farklı dönemlerinde dönemsel yardımlar, 100 bin yetime her ay düzenli yardım yapan İHH, 13 ülkede 38 yetimhanesi, 1 çocuk yaşam merkezi ve onlarca okulu ile bu alandaki çalışmalarda öncü rolü oynamaktadır.
Geçen yıl içinde gerçekleştirilen bütün bu faaliyetler, sivil toplum kuruluşlarının insani krizlerin çözümü konusunda ne kadar geniş imkânlar oluşturabileceklerini göstermesi bakımından önemlidir. Sivil toplum kuruluşları güçlü ülkelerin, sorunlarını daha kolay çözdüğü bir gerçektir. Bu açıdan önümüzdeki dönemde de her şeyi kamu kurum ve imkânları eliyle yapma anlayışı yerine, sivil toplum kuruluşlarını güçlendirme politikaları çok daha faydalı olacaktır.